14 Ağustos 2001 günü Türkiye'de yeni bir parti doğuyordu Adalet ve Kalkınma Partisi.Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde eski Fazilet partisi, Saadet partisinden ayrılan bir grup ve merkez sağın önemli isimlerinden kurulan bu parti 3 Kasım 2002 erken genel seçimlerinde, girdiği ilk genel seçimde geçerli oyların %34'ünü alarak birinci parti çıkmış ve tek başına iktidar olmuştu.Partinin kurucusu Recep Tayyip Erdoğan ve kurucu kadro Milli Görüş geleneğinden geliyordu ama Recep Tayyip Erdoğan Milli Görüş partisi olduğu yönündeki eleştirileri şiddetle reddediyor ve "biz Milli Görüş gömleğini çıkardık" diyordu.
Bu yeni iktidarın önünde çok önemi bir sınav vardı ve bu sınav acaba aşılabilecekmiydi? ABD Irak'a karşı savaş üslubunu iyice atırmış ve savaş boruları yüksek perdeden çalmaktaydı.ABD'li yöneticiler Irak'ta kitle imha silahları olduğunu idda ediyor ve Saddam'ın bütün dünyayı tehdit eden bir diktatör olduğunu söylüyordu.Savaş artık kaçınılmazdı ve bütün dünya kamuoyu Türkiye'nin savaştaki rolünü konuşuyordu.ABD Türkiye'nin fiilen savaşa katılmasını istiyor,bunun için yoğun diplomatik çalışmalar yürütüyordu.
25 Şubat 2003 günü meclise bir tezkere önergesi verildi.Bu tezkere önergesine göre ABD askerleri Türkiye'de konuşlanacak ve Türk Askeri'nin Irak'a operasyon yapması için Başbakanlığa yetki verilecekti.Bu tezkere Türkiye'nin gündemine bomba gibi düştü ve derin tartışmalar başlamış oldu. Muhalefet bu tezkereye şiddetle karşı çıkıyordu,iktidar ise tezkereyi kabul ettirmek için kulis çalışmaları yapıyordu. 1 Mart 2003 günü mecliste 553 milletvekilinin katıldığı tezkere oylamasında 250 ret,264 kabul 19 çekimser oy çıktı.Anayasaya göre tezkerenin kabul edilmesi için yeterli salt çoğunlık sağlanamamıştı ve tezkere reddedilmişti.Bugün Irak'ta yaşananları gördüğümüz zaman bizi Irak'ta ki günaha ortak etmeyen ve bu tezkereyi reddeden bütün milletvekillerine teşekkür etmemiz gerekir sanırım.
Bu dönemde üzerinde durmamız gereken başka bir konu Irak'ta Türk Askerinin başına çuval geçirilmesi olayıdır.Bu hadise milletimizin gururunu bir hayli kırmış ve toplumda bir infial yaratmıştır.Süleymaniye'de Türkmen halkın yaşadığı yerlerin tapularını almayla görevlendirilen Özel Tim görevini başarıyla tamamlamış,Peşmerge kuvvetlerinin oradaki demografik yapıyla oynamasının önüne geçilmiştir.Peşmerge kuvvetlerinin burdaki amacı Türk ve Arap nüfusunun burda yaşamadığını idda etmektir.Bu amaçla bölgede ki tapu idareleri yağmalanıyor,belgeler karartılıyordu.4 temmuz 2003 günü Süleymaniye'de ki Türk karargahına ABD askerleri ve Peşmerge kuvvetleri baskın düzenledi, Türk Timi karşılık verme imkanına sahipken olası bir krizi önlemek için karşılık vermedi.Burada Akp hükümeti gereken tepkiyi vermiştir,askerlerimiz daha sonra serbest bırakılmıştır. Burada verilen tepkiden ziyade ABD askerlerinin Türk Askerine bu tarz bir hareket yapmasında cesaret bulabilmesi tartışma konusudur.
Bu dönemde Akp'nin Batı ile ilişkileri hep sıkı fıkı olmuştur.Bitmek tükenmek bilmeyen bir AB sevdası,NATO'ya tam itaat eleştiri konusu olmaktadır
Davos krizi olarak bilinen ve Davos'ta dünya liderlerinin buluştuğu toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in tartışması ise kuşkusuz en önemli gelişmelerden biridir. Şimon Peres'in yüksek sesle ve parmağını başbakanı işaret ederek saygı sınırlarını aşan konuşmasına karşılık olarak ,başbakan Erdoğan aynı ton ve üslupla cevap vermiştir.Burada benim altına imzamı atacağım bir konuşma yapan başbakan,toplantı sonrası tepkisinin moderatöre olduğunu söyleyerek beni hayal kırıklığına uğratmıştır.Bu olaydan sonra Türkiye-İsrail ilişkileri kopma noktasına gelmiş ve Mavi Marmara saldırısıyla durum dahada perçinlenmiştir.
31 Mayıs 2010 günü Gazzeye götürmek amacıyla insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisi İsrail askerleri tarafından basılmış,gemide ki gönüllülerin direnmesi üzerine askerler silah kullanmak suretiyle 9 kişiyi öldürmüş 54 kişiyide yaralamıştır.Bu olaydan sonra Türk-İsrail ilişkileri kopma noktasına gelmiştir.Yapılan saldırı yurt genelinde protesto edilmiş, saldırıdan kurtulan diğer gönüllüler kahraman gibi karşılanmıştır.İsrail konuyla ilgili hala özür dilememekte kararlıdır.Türkiye gerekli tepkiyi göstermemiştir.Yapılacak şey İsrail Büyükelçimizin geri çekilmesi İsrail ile Askeri-Ekonomik-Diplomatik ilişkilerin bir süreliğine askıya alınmasıdır.
Bu üç gün içerisinde kendimce Türkiye'nin Dış politika tarihini anlatmaya çalıştım.Eksik veya hatalı olan yerler varsa affınıza sığınıyorum.
4 temmuz 2003 çoğu kişinin unuttuğu bir tarih hatırlattığın için sağol kardeşim.
YanıtlaSil