27 Ağustos 2011 Cumartesi

Türkiye'nin Anayasal Ve Demokratik Gelişimi -4

İKİNCİ ÇOK PARTİLİ SİSTEM DENEMESİ
1929 yılında başlayan ekonomik bunalımdan Türkiye’de zarar görmüştü. Halkın çektiği sıkıntı, yoksulluk devam etmiş aynı zamanda diğer bir faktörse tek partinin de sıkıntıları ortadaydı. Hükümet denetilmeli,yeni imkanlar bulunarak çözüm yolu bulup sıkıntılar çözülmeliydi.
CHF’nin karşısına bir muhalefet partisinin olması zorunlu bir hal almış.Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa,CHP’nin ileri gelenlerinden ve o ana kadar hükümet düzeyinde bakanlık ve Başbakanlık gibi görevler yapmış olan ve o esnada Paris Büyükelçiliği görevinde bulunan Fethi Bey ile yeni bir parti kurulması için temasa geçmişti.Temaslar kurulduktan sonra, 12 Ağustos 1930’da İstanbul’da Fethi Beyin başkanlığında Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulmuştu,partinin laik bir yapıda olacağı karşılıklı olarak kabul görmüştü.İkinci olarak çok partili hayatı denemek isteyip demokrasiye dair geri attığımız adımı tekrar ileri atmış bulunmaktayız.

CHF’den istifa eden bazı vekiller SCF’ye atılmışlar böylece parti oluşumu sağlanmış. SCF büyük bir ilgi uyandırmış. 1930 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkasının katılımı ile ülkede belediye seçimleri yapılmıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkası belediye seçimlerinde yolsuzluk yapıldığına dair, İçişleri Bakanlığı hakkında TBMM Başkanlığına bir gensoru önergesi vermiş ve bu gensoru önergesi 15 Kasım 1930’da Mecliste görüşülmüştür.İktidar ve muhalefetin birbirini suçladığı bir durum ortaya çıkmakla kalmayıp olay kişiselleşmiş ve konun özünü kaybolmuş.
Meclisteki görüşmeleri esnasında iktidar partisi milletvekillerinin tutum ve davranışlarından rahatsız olan Fethi Bey, 17 Kasım 1930’da İçişleri Bakanlığına gönderdiği yazıda, partisinin “gelecekte Gazi Hazretleriyle siyasî sahada karşı karşıya gelmek vaziyetinde kalabileceği” ni bu durumdaki bir siyasî teşekkülün varlığını parti başkanı sıfatıyla koruyup sürdürmesini imkânsız bulduğunu belirterek Serbest Cumhuriyet Fırkasının kapanmasına karar verdiğini ve bu kararı bütün parti kuruluşlarına tebliğ ettiğini bildirmiştir. Gördüğümüz üzere ikinci çok partili hayatı denememiz bir hüsranla sonuçlandı, demokrasi adına gene sarsıldık.
SCF’de, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası gibi Meclis içerisinde doğan, Meclis içinde ve dışında sınırlı faaliyetlerde bulunabilen bir muhalefet partisi olarak kalmıştır. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasından farkı SCF’nin Atatürk karşıtların değil yakın arkadaşları tarafından kurulmuştur.Başka bir far ise SCF kendi kendini fesih etmiştir.TCF ise iktidar tarafından kapatıldığını daha önce gördük.
SCF ve CHF nin ayrılma noktaları ekonomideki devletçi politikaya karşı liberalizmi savunmalarıydı.Bu partinin kapatılması siyasal süreçte demokraside başarısızlığımızla sonuçlansa da faydası da toplumun muhalefet partisine alışmasıyla sonuçlanmış.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TEN SONRAKİ GELİŞMELER
Mustafa Kemal Paşamız öldükten sonra ikinci cumhurbaşkanımız İsmet İnönü( Millişef ) olmuştur.İsmet Paşa parti-devlet özdeşmelerini azaltmak için bir takım çalışmalarda bulunuş. Örneğin; 29 Mayıs 1939’da toplanan CHP 5.Parti kurultayında Genel Sekreterin İçişleri Bakanı olması uygulaması kaldırılarak parti içerisinde “Müstakil Grup” adı altında örgütlenen 21 kişilik bir muhalefet grubu oluşturulmuştur. İsmet Paşamızın muhalefet olmasına sıcak baktığını görmekteyiz.
İkinci Dünya savaşına katılmadık ama büyük yükünü de çekmiş bulunduk. Buna örnekte ; Millî Korunma Kanunu, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri Vergisi, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gibi uygulamalar halkın genelinde ekonomik ve sosyal sıkıntılara ve mevcut iktidara karşı muhalefetin oluşmasına neden olmuştur.Savaşın sonuna doğruda çekilen ekonomik sıkıntılara karşında Cumhuriyet Halk Partisi içinde Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Hikmet Bayur gibi isimlerin uygulanan ekonomik politikalara yönelik eleştirileri ve olumsuz oy kullanmaları giderek yaygınlaşmıştı.
CHP içinde ortaya çıkan muhalefet tarafından 7 Haziran 1945’te Türkiye’ de demokratik yöntemlerin daha geniş şekilde uygulamaya geçilmesi isteğini içeren “Dörtlü Takrir” adıyla bilinen önerge verilmiştir. Önergenin CHP gurubunda 12 Haziran 1945 günü ret edilmesi üzerine gelişen olaylar sonucunda söz konusu kişiler CHP’den uzaklaştırılmış ve ayrılmışlardır. Daha sonra Türk demokrasi tarihinde bir yenilik ve uygulama olarak 7 Ocak 1946’da Demokrat Partinin kurulmasıyla yeni bir sürece girilmiştir.
Demokrat Parti iktidara yönelik eleştirilerini ve kendi görüşlerini Meclis içinde ve dışındaki faaliyetleriyle kamuoyuna duyurmaya özen göstermiştir. Yurt çapında giriştiği geniş örgütlenme çabası dışında, mitingler ve basın aracılığıyla halkla iletişim kurmak yoluna gitmiştir. Bu yüz yüze temas, halkın şimdiye dek karşılaşmadığı bir yöntem olarak, onun desteğini kazanmada oldukça etkili olmuştur. Halka tercih imkânı verecek yeni bir partinin kurulmuş olması 27 yıllık iktidarın arkasından Cumhuriyet Halk Partisine kendisini yeniden değerlendirme gereğini hissettirmiştir. Partilerin demokrasinin vazgeçilmez kurumların başında gelişinin önemi, halkın istek ve beklentilerinin yönetimi ve uygulamalarını etkilemesi, hatta yönlendirmesi esası böylelikle ortaya çıkmıştır.
DP gelişim sürecini bir sonraki gün inceleyeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder