
.Yasalar çağın gereklerinin gerisinde.Kadınların toplumsal hayatları ve hiç bir hakları yok.Kadınların da bir gün erkekler gibi doktor,mühendis,avukat,belediye başkanı,milletvekili,bakan olabileceklerini hayal etmek bile zor.Ne seçme hakları bulunuyor ne de seçilebilme.Kısacası vatandaş sayılmadıkları gibi,insan olarak da kabul görmüyorlar.Ülke neredeyse bütünüyle ve pek çok alanda ortaçağı yaşıyor.Aydınlanma Çağı kaçmış vaziyette.
3 Mart 1924, Halifelik ve Din İşleri Bakanlığı kaldırıldı. Tevhid-i Tedrisat ( eğitimin birleştirilmesi ) yasası kabul edildi.Diyanet İşleri Başkanlığı kuruldu.
Bu çok önemli iki devrimi, çağın gereklerine uygun 'yeni insan' yetiştirmeyi,akıla ve bilime öncelik vermeyi,Anadolu aydınlamasını gerçekleştirmeyi amaçlayan devrimler izleyecektir.Maddi kalkınma ile sosyal,kültürel kalkınma birlikte yürütülür.
Atatürk rahmetli olduğu zaman Türkiye demir-çelik ve sanayiini kurmuştu,uçak ve denizaltı yapabiliyordu.Limanlar ve demiryolları millileştirilmiş,3.000 km yeni demiryolu yapılmıştı.Son 15 yılın ortalama kalkanıma hızı %10 dur.Halkevleri ve Millet Mektepleri açılmış,üniversite reformu yapılmış çağdaş yasalar yürürlüğe girmiştir.Yeni devlet ,laik Cumhuriyet; kadınlara olan borcunu ödemiş, kadınlar ile erkekler eşit hak ve fırsatlara kavuşmuştur.
Batı düşünürleri bu hızlı ve görkemli gelişimi Türk Mucizesi diye nitelendirmiştir. O günlerin ruhunu şu örnekte hissedebilirsiniz ;
Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz.
Mahmut Sadi'nin bir öğrencilik anisi:
"Yıl 1923... İstanbul üniversitesi' nde öğrenci olduğum sıralar. Okul duvarında bir ilan görüyorum. 'Avrupa'ya talebe yollanacaktır.' 'Allah Allah' diyorum, ülke yıkık dökük yıl 1923... Avrupa'ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kisi içerisinde 11 kisi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk 'Berlin Üniversitesi' ne gitsin' diye yazmış. Zaman geldi. Sirkeci Garı'ndayım, ama kafam öyle karışık ki gitsem mi, kalsam mi orada ben unutulur muyum, para yollarlar mi, gurbet ellerde ne yaparım?
Bir an gitmemeye karar verdim, dondum. O sırada bir muvezzi ismimi
çağırdı:
"'Mahmut Sadi, Mahmut Sadi, bir telgrafın var.'
"Telgrafı açtım aynen şunlar yazıyordu:
"'Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz.'
"Var mi böyle bir şey? 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hesap edebilen bir lider, dünya lideri olmasın da ne olsun! Yıl 1923, biz evimizde bir çocuğumuzun huyunu değiştiremiyoruz, bir huyunu. Tüm ülkenin huyu değişiyor. Bununla uğrasan bir insan, yolladığı 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne düşünebileceğini hissedebiliyor."
Mahmut Sadi devam ediyor:
"Gel de simdi gitme, git de orada çalışma, dön de bu ülke için canini verme!" Diyor.?
( Turgut Özakman- Şu Çılgın Türkler en önemli kaynağım olmuştur.. )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder